-
1 alt
1. subst/adj Untere(s), untere(r) Teil; Boden m (eines Gefäßes); (taban) Sohle f; unter-;alt bölüm Unterabteilung f;alt kat untere(s) Stockwerk;(bahçenin) alt köşesi die hinterste ( oder äußerste) Ecke (des Gartens);alt alta Eins unter dem Anderen;alt alta üst üste drunter und drüber;alt etmek unterkriegen; bezwingen;alt taraf Unterseite f;alt tarafı (on lira) weiter nichts als, nur (zehn Lire);alt yanı çıkmaz sokak es führt zu nichts;altına almak niederwerfen (im Kampf);sıkı kontrol altına almak einer scharfen Kontrolle unterziehen;altına etmek fam sich (D) in die Hosen machen;-in altında kalmamak nicht unbeantwortet ( oder unvergolten) lassen;bş-in altından kalkmak mit etwas fertig werden;altta kalmak unterliegen2. Ortssubstantiv -in altına unter A;masanın altına unter den Tisch (legen usw);-in altında unter D;masanın altında unter dem Tisch (liegen usw);-in altından unter D … hervor;masanın altından unter dem Tisch hervor (kommen usw) -
2 alt
\altı alay üstü kalay ( fam) oben hui, unten pfuimasanın \altı die untere Seite des Tischesmasanın \altında unter dem Tischbir şeyin \altını çizmek etwas unterstreichenbir şey bulmak için odanın \altını üstüne getirmek das Zimmer auf den Kopf stellen, um etwas zu finden2) ( giysi)\altına etmek ( fam) sich in die Hosen machençocuğun \altını değiştirmek dem Kind die Windeln wechselnbir işin \altından kalkamamak mit einer Sache nicht fertig werden könnenII adj Unter-, unter-\alt katta im Untergeschossköyün \alt tarafında unterhalb des Dorfes -
3 eski
I adj1) ( yeni karşıtı) alt\eski hayratı da berbat etmek verschlimmbessern\eski kurt ( fig) ein alter Hase2) ( önceki) vorherigben \eskisinden daha akıllıyım ich bin klüger als vorher3) ( sabık) alt, ehemalig\eski başbakan der alte [o ehemalige] Ministerpräsident4) ( geçerli olmayan) alt, veraltetII sonun \eskilerini giyiniyor er zieht seine alten Klamotten [o Sachen] an -
4 eski
eski Kleid, Gewohnheit alt; Bekannter ehemalig; früher- (z.B. Direktor), Ex- (Präsident); veraltet (Mode);eski kafalı rückständig, altmodisch;eski püskü Trödel m, alte(r) Kram;Eski Dünya (die) Alte Welt;eski hayratı da berbat etmek verschlimmbessern;eskiler Ahnen m/pl; Vorläufer m/pl, Wegbereiter m/pl; Gerümpel n;eskisi gibi wie früher -
5 saç
saç2 <- çı> (Kopf)Haar n, Haare pl;saç fırçası Haarbürste f;saç filesi Haarnetz n;saç kesme makinası Haarschneidemaschine f;saç kurutma makinası Haartrockner m;saç modeli Frisur f;-de saç sakal ağartmak (bei einer Arbeit) alt und grau werden; (im Dienst) ergrauen;-in saçı başı ağarmak altern, ergrauen;saçı bitmedik Neugeborene(s), Baby n;saçını başını yolmak fig sich (D) die Haare raufen;saçını süpürge etmek Frau sich aufopfern für -
6 yedi
yedi sieben; Sieben f;yedi canlı unverwüstlich, fam nicht totzukriegen;yedi düvel (gegen) alle Welt (kämpfen);yedi iklim dört bucak überall in der Welt;yedi kat el völlig fremd, Fremde(r);yedi kubbeli hamam kurmak Luftschlösser bauen;yedi mahalle alle Welt, alle Leute;-i yedi mahalleye ilan etmek fig (alles) ausposaunen;yediden yetmişe jung und alt -
7 altüst
\altüst etmek ( alt yüzünü üst yüzüne getirmek) auf den Kopf stellen ( çok karışık duruma getirmek); durcheinanderbringen; ( fam) ( planlarını) über den Haufen werfen, umwerfenbütün evi \altüst ettiler sie stellten das ganze Haus auf den Kopfbütün evi \altüst ettim ve yine de mektubu bulamadım ich habe die ganze Wohnung umgekrempelt und den Brief trotzdem nicht gefundensinirlerim \altüst oldu! ( fam) ich bin total genervt!
См. также в других словарях:
alt etmek — üstünlük sağlamak, yenmek Sanatı kendi şartları, kendi ölçüleri içinde alt etmeye yanaşmadıkça gerçek sanatkâr olmaya imkân yok. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
altüst etmek — 1) alt yüzünü üst yüzüne getirmek 2) çok karışık duruma getirmek, düzenini bozmak Kimsenin dokunamadığı düzgün kâğıtlarını ben altüst ederdim. H. E. Adıvar 3) zarar vermek, yıkmak Deprem köyü altüst etti. 4) huzursuz etmek, rahatsızlık vermek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
avcı ne kadar hile bilse ayı o kadar yol bilir — bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkış yapmak — 1) bir tartışmada, karşı düşüncede olanları alt etmek için sert davranışta bulunmak 2) ask. uçak herhangi bir görevle havalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere vurmak — 1) kötü bir duruma sokmak Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama, kaideye uygun olan hareketi muhafaza ediyor. H. E. Adıvar 2) yenmek, alt etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
suya götürüp susuz getirmek — herhangi bir işte akıl, zekâ, deneyim ve kurnazlıkla bir diğerini alt etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeñmek — yenmek, alt etmek III, 391 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
Cem Sultan — Cem Cem (جم بن محمد / Cem b. Meḥemmed; * 23. Dezember 1459 in Edirne; † 25. Februar 1495 in Neapel) war ein türkischer Prinz und Dichter … Deutsch Wikipedia
boğuşmak — nsz, le 1) Birbirinin boğazına sarılmak, dövüşmek 2) Mücadele etmek Kumar, talihle alt alta, üst üste boğuşmaktır. M. Seyda 3) mec. Çabalamak, altından kalkmaya çalışmak, uğraşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
encümen — is., Far. encumen Alt kurul Nadir eserleri kopya etmek üzere encümenin kararı ile Fransa ya gönderildim. H. Taner Birleşik Sözler belediye encümeni … Çağatay Osmanlı Sözlük